1. Küçük adımların önemli, geçerli ve anlamlı olduğunu gözardı etmeyin.
Bazı hayvan hakları savunucuları “ya vegan ya da hiç” noktasında dururlar. Bu perspektiften bakıldığında vejetaryenler bile problemin parçasıdırlar. Ne var ki vejetaryenler hayvan hakları hareketinin düşmanı değil müttefikidirler. Çoğu vejetaryen zaten hayvanlar konusunda büyük bir duyarlılığa sahiptir; onları kendinize küstürmeyin. Dahası, psikoloji araştırmaları bize çıtayı çok yükseğe koymanın başarısızlığın önemli bir sebebi olduğunu gösteriyor. Bunu zaten kendi yaşamınızdan da biliyorsunuz – eğer çok fazla kilo vermeye veya çok fazla ıvır zıvır satmaya veya bir “aziz” olmaya çalışsanız, bunda olsa olsa çok ender başarılı olursunuz. Psikologlar küçük adımlar atmanın önemini anlıyor. Daha az hayvan eti yemek hiç hayvan eti yememe yönünde önemli bir adımdır. Eğer nihai amacınıza ulaşamayacak olsanız bile, bu şekilde daha az hayvan katledilmiş olacaktır. “Ya vegan ya hiç” dayatmasında bulunmakla kişisel yaşamlarda ve toplumsal normlarda kademeli değişimin önemini görmezden gelmiş olursunuz. Bu şekilde, aynı zamanda, zaten hayvan hakları konusunda epey duyarlı olan başkalarını da kendinizden soğutmuş olursunuz. Böylece bu kimselerin değişim yönünde olumlu bir adım atmalarının da önüne geçmiş olursunuz.
2. Hayvan haklarını savunurken hayvanların zihinsel halleri olduğuna odaklanmayın.
Hayvan hakları savunucuları sıklıkla hayvanların “zihinleri” veya “zihinsel halleri” olup olmadığı tartışmasına girerler. Bu ilgi çekici bir tartışma bilimsel araştırma konusudur ama bu konu hakların sözkonusu edildiği bir tartışmada büyük ölçüde konu dışıdır. Hayvansever olmak ahlaki bir konumdur. Hayvanlara kötü muamele edilmesi, hayvanların düşünüp düşünmemesi veya acıyı hissedip hissetmemesinden bağımsız olarak ahlaksızlıktır. Zihinsel haller üzerine tartışmalar, haklar perspektifinden bakıldığında çıkmaz sokaklardır. Hayvanlara kötü muameleyi aklileştirmeye çalışanların eline koz vermekten sakının ve şu ana noktaya odaklanın: başkalarına zarar vermemek ahlaki bir zorunluluktur. Kötü muamelenin hayvanlara, insanlara veya doğaya yönelik olması farketmez. Genel olarak insanlar doğru olanı yapmayı severler. Onların ahlaken doğru davranışlara odaklanmalarına yardımcı olursanız, kültürel normlar o yönde dönüşecektir. Kadın hakları, sivil haklar, eşcinsel hakları ve çocuk hakları konusundaki gelişmeler bu şekilde sağlanmıştır.
3. Ev hayvanlarının, problemin değil, çözümün bir parçası olduğunu gözardı etmeyin.
Bazı hayvan hakları savunucuları hayvanlarla birlikte yaşamaya karşı çıkarlar. Ve bunun hayvanların istismarına yol açtı- ğını, bağımlılık ve üstünlük ilişkisini teşvik ettiğini öne sürü- yorlar. Bu yaklaşımın hiç kuşkusuz belli bir değeri var, ama psikolojik bir perspektiften bakıldığında, hayvanlarla ilişki içinde olmanın kritik bir önemi bulunuyor. Hayvan haklarında bir iyileşme sağlamak istiyorsak, yaşamlarımızda daha çok hayvana ihtiyacımız var, daha azına değil. İnsanların halihazırda hayvanlara karşı yeterince duyarlı olmadığını düşü- nüyorsanız, kişisel yaşamlarında hiç hayvan olmadığında bu duyarlılığın ne kadar azalabileceğini bir düşünün. İnsanlar evlerinde birlikte yaşadıkları hayvanları seviyorlar. Buradan yola çıkın. Onları hayvanlardan uzaklaştırmak yerine, kendi besledikleri hayvanlara duydukları sevgiyi diğer hayvanları da içine alacak şekilde genişletmelerini sağlayın. Benzer şekilde, psikoloji literatürü diğer insan gruplarıyla kurulan ilişkinin bu gruplara yö- nelik önyargı- ları azalttığını açık bir şekilde gösteriyor. Aynı mantık burada da geçerli: hayvanlarla sevgiye dayalı olarak kurulan daha çok ilişki bizi onlara daha da yakınlaştı- racaktır. Bu konuyla ilgili son bir not olarak şunu eklemek isterim ki ev hayvanı anlamındaki “pet” sözcü- ğü kötü bir sözcük değildir. İnsanları ondan mahrum etmeyin. Bazı kültürlerde, örneğin İngiltere’de, “pet” sözcüğü sevilenlere yönelik sevgi ifade eden bir terimdir. “Pet” kötü bir sözcük değildir; hayvanlarla birlikte yaşamanız sizi kötü biri kılmaz. Kültürel olarak sevdiğimiz ev hayvanlarına duyduğumuz sevgiyi diğer hayvanları da içine alacak şekilde geniş bir alana taşımalıyız.
4. Kendi uzmanlık alanınızda kalın.
Hayvanlara kötü muamele etmeye son vermek için ahlaki sebepler, sağlık sebepleri ve iklim değişimi gibi birçok sebep bulunabilir. Hukuki meselelerde uzmansanız, mesajınızı iletirken kendinizi o konuyla sınırlı tutun. Eğer, örneğin, uzmanlık alanınız olmadığı halde tıbbi konulardan söz ediyorsanız, bu belli olur. Eğer gerçek uzmanlık alanınızla ilgili konuşacak olursanız başkalarını daha kolay ikna edebilirsiniz. İyi bir savunma yapma konusunda güçlük çekeceğiniz geniş çaplı bir argüman yerine kısa, belli bir konuya odaklı ve gerçeklerle uyuşan bir argüman çok daha etkili olacaktır. Eğer bir azınlık görüşünü temsil ediyorsanız, tartıştığınız konu hakkında enikonu bir bilgi sahibi olduğunuzu göstermeniz gerekir.
5. Eleştirel veya yargılayıcı değil, destekleyici olun.
İyi bir hekim aşırı kilolu hastalarına eleştirel bir yaklaşımda bulunmaz, tersine, yaşamlarını farklı bir yöne yöneltmeleri için onları bilgilendirir, destekler ve motive eder. Aynı şekilde, iyi bir öğretmen öğrencilerini eleştirileriyle yerden yere vurmaz, ama tersine onların kendi seslerini bulmalarına ve öğrenmeye yönelik tutkularını keşfetmelerine yardımcı olur. Bu durum hayvan hakları savunucuları için de geçerlidir. Onlar da yaşamlarında büyük bir değişime gitmek isteyenlere yol göstermeli ve onları desteklemelidirler. Eğer ikna edici, etkili bir azınlık sesi haline gelmek istiyorsanız, iyi bir rol model olmakla işe başlayın. Düşünen, makul fikirler öne süren insanlar sanıyorum ki sizi de etkiliyordur. Öyleyse, sizi dinleyenler için siz de öyle biri olun. Ve şu temel noktalara sımsıkı bağlı kalın: dogmatik olmaksızın tutarlı olun, mesajınızı en etkili olabileceği ve en az dirençle karşılaşacağı zaman ve yerlerde iletmeye özen gösterin.
Referanslar ve öneri yazılar:
Costello, K., & Hodson, G. (2010). Exploring the roots of dehumanization: The role of animal-human similarity in promoting immigrant humanization. Group Processes & Intergroup Relations, 13, 3-22. Dhont, K., & Hodson, G. (2014). Why do right-wing adherents engage in more animal exploitation and meat consumption? Personality and Individual Differences, 64, 12-17. DOI: http://dx.doi. org/10.1016/j.paid.2014.02.002 Hodson, G., & Costello, K. (2012). The human cost of devaluing animals. New Scientist, 2895, 34-35. Hodson, G., & Hewstone, M. (Eds.) (2013). Advances in intergroup contact. London, UK: Psychology Press. Paperback: 978-1-84872- 114-2; Hardback: 978-1-84872-054-1