Vegan ile Vegan olundu… Yani ben oldum. “Hayır olmadın” diyor Büşra. Nasıl ya? Oldum ya işte, daha nasıl olucam? Et yok, süt yok, yumurta yok, hepsini geçtim kahvaltıda domatesin yanında peynir yok, vegan oldum işte daha ne? Vegan “beslenmeyi” deneyimliyormuşum Veganlık sadece beslenmekle, hayvansal hiçbir gı- dayı tüketmemekle ilgili değilmiş, daha kapsamlı bir felsefesi var imiş. Giyim kuşam da dahilmiş içine, hayvanları ürün test deneylerinde kullanan tüm firmaları boykot etmek de, hatta askeri vesayete, askerliğe, yanisi şiddetin her türlüsüne karşı çıkmak da… Vicdani ret yani diyorum Tam da bu diyor, vicdani reddi kelimenin gerçek anlamı ile kullandığımı farkediyorum Nedense daha önce bu tabir aklıma her seferinde sadece askerlik hizmetini ve onu reddetmeyi getirmiş Ama “vicdani ret” adı üstünde, vicdanen herhangi bir eylemi yapmaktan imtina etmeyi kastetmiyor mu? Vegan oldum dedim ama bununda bir süresi var, ya da daha doğrusu ben başlangıçta öyle öngördüm. Sivil Düşün destekli Yeşil Gazete katkılı (hem Büş- ra hem de ben Yeşil Gazete’deniz) bir proje için arkadaşım, meslektaşım ve okuldaşım (ikimiz de 16 yıl fasıla ile -ben 1997, o 2013- Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunuyuz) Büşra ile birlikte Anadolu’yu dolaşıyoruz. Maksadımız yerelden yeni ekoloji muhabirleri bulabilmek ve onları Yeşil Gazete’ye haber ve yazı; ve artık nasıl katkıda bulunabileceklerse o şekilde katkı sunmaya ikna edebilmek. Bunu sağlamak için yapmaya yeltendiğimiz şey ise, sadece gidip, oturup sohbet etmek. Maksadımızı anlatmak, Büşra’nın veganlığından, benim ortopedik engelliliğimden, ekolojiden, feminizmden vs bahsetmek. Buluştuğumuz arkadaşlarımızın hikayelerini dinlemek. Ziyaret edeceğimiz iller ise sırası ile Mersin, Adana, Nevşehir, Gaziantep, Hatay, Van, Batman, Mardin, Diyarbakır ve Dersim. Ağustos’un 4’ünde başladık 28’inde bitirmeyi hedefliyoruz. Büşra vegan, ben de dedim ki ziyaret ettiğimiz (ve benim de yaşamakta olduğum) ilk il Mersin’deki buluşmaya giderken, “Sen zaten vegansın Büşra, gideceğimiz her yerde buna göre hareket edecek, hayvansal hiçbir gıda tüketmeyeceksin. E, ben de senin yol arkadaşın olarak sana eşlik edeceğim. O halde bu projenin bitimine değin, yani 4-28 Ağustos arası ben de vegan olayım.” Hikaye böyle başladı, 13 Ağustos’u Hatay’da yaşadığımız şu günde de devam ediyor. Proje için açtı- ğımız yerelmuhabirler.blogspot.com.tr’de bu tecrübemi, “Etoburun Vegan Güncesi” başlığı altında paylaşmaya başladım.
Vegan beslenme deneyiminin ilk 10 gününden aklımda kalanlar:
l Annem galiba 5. gün sabahı bize vegan kahvaltı hazırladı. Ondan bir gün önce sabah kalkmış, mutfakta domates ve salatalar arasında cebelleşen bana, “Sana süt ısıtayım mı oğlum?” demiş, ben daha yanıt vermeden kendine kendine, “tamam, tamam” diye mırıldanmış. Hemen ardınan da, “O zaman sütlü çay yapayım” önerisini getirmiş, getirir getirmez de, “Ammannn, ne haliniz varsa görün” diyerek mutfağı terketmişti. Vegan Kahvaltı mönüsünü de öğrendim Büşra’dan; “Soğanlı zeytin, söğüş domates, zeytin, biber salçası, domates salçası, isot ve kekik”
l Veganlık aslında farkındalık ile ilgili. “Mesela ekmek nasıl olmuyor”u anlamıyordum başlarda. Her gittiğimiz yerdeki sorgulamadan da –hadi itiraf edeyim- çekiniyordum. Etiket okumak başlı başına bir farkındalık biçimi. Şehirlerarası otobüste Büşra’nın her nasıl yaptıysa otogarda bulduğu salatalı sandviçleri kola eşliğinde götürürken meşrubatın etiketine bakındığını görünce, “artık çok geç” ifadesi ile kutuyu ters çevirmem ise sadece “Bu da bana kalsın” biçimi.
l Büşra, batıda daha agresif yaklaştıklarını ama doğuda insanların yardımcı olduğunu belirtiyor. İlk vegan öğünümü Mersin’de Tarsuslu Murat Usta’nın Yeri’nde yemiştim. Mercimek çorbası ve humus eşliğinde tıkınırken garson arkadaşımız Eş- ref, başka ne gibi seçenekler olabileceğini tatlı tatlı münazara etmişti bizimle.
l Bir de kebabçıda vegan takılma mefhumu var. Aslında mecbur kalınmadıkça gündeme alınmamalı diyor Büşra. Lakin Adana memleketinde (hatta iftiharla söylerim ki, memleketimde) akşam 20:00 sıralarında tren istasyonu civarında iseniz ve br sonraki trene kadar vegan bir şeyler ile açlığınızı bastırmak istiyor iseniz, bu mecburiyet iyot gibi çıkıyor ortaya. Vegan seçenek araya araya istasyondan adım adım uzaklaşırken, ortopedik engelli olmaya aşina beynim bunun bir de istasyona geri dönüşü vara gidiyor. Hem takat hem sinir katsayım giderek dibe doğru inerken, “Aslında bir kebap- çıya gidebilir ordaki mezelerden vegan bir şeyler atıştırabiliriz”diyor Büşra. Önümüze gelen ilk yemek mekanına duhul edip bu seçeneği dışarıda bıraksak da benim isyanım gökkubbede dalgalanı- yor; “Burası Adana ama güzelim, her yer kebapçı, neden bunu en baştan söylemiyorsun?”
l Bir de kızı vejetaryen olan kebap ustaları var. Birisi ile Gaziantep’te karşılaştık. Hüseyin Usta biz sokak kedisi masumluğunda: “Sizin dükkanda et var biliyoruz ama bir köşeye kıvrılıp salata, çorba varsa az biraz da pilav yiyebilir miyiz amca?” diye sorduğumuzda, “Benim kızım da vejetaryen” diyerek içeri buyur ediyor bizi. Hayatımda ilk defa (belki ilk değildir, çok emin konuşmayayım) iki tabak bulgur pilavı yiyorum, iki tabak salata eşliğinde.
l İşin bir de“Siz yiyin yiyin, biz kimseye söylemeyiz boyutu” var. Benim arkadaşlarım Büşra yanımda de- ğilken söylüyorlar bunu. “Al Alper tostumun yarısını, al al, ye hadi, ben Büşra’ya söylemem” ya da daha bu akşam Hatay’da bizi karşılayan dostlarımızın ısrarla vurguladığı gibi, “Hatay’a gelip -aç gitmek- olmaz, Hatay mutfağını tattırmadan sizi hayatta bırakmayız, bize güvenin siz, biz kimselere söylemeyiz.” Konu uzar gider. Ben anlatmaktan sıkılmam ama sizin bir hayli zamanınızı almış olmaktan çekinirim. Yukarıda değindiğim gibi projemizin blog adresi, “yerelmuhabirler.blogspot.com.tr”den gelişmeleri takip edebilirsiniz.
Haber Alper Tolga Akkuş #anavarrza