Mersin İli Gülnar İlçesi’ne bağlı Akkuyu Mevkii’nde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Santrali’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na üçüncü kez sunulan ÇED Raporu, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) tarafından Ankara’da yapılan toplantı ile değerlendirildi.
Toplantıda söz alan TEMA Vakfı’nın dikkat çektiği noktalar şu şekilde sıralanıyor;
Atıkların nakli sırasında olu- şabilecek bir kazaya ilişkin acil eylem planı yok
Rusya kaynaklı kullanılmış nükleer yakıtın Rusya Federasyonu’na geri gönderilebileceği ve yeniden işlenebileceği öngörülüyor. Kullanılmış nükleer atıkların Boğazlar yoluyla Rusya’ya taşınması konusunda oluşacak risklerden bahsedilmiyor. Dünyanın en yoğun deniz trafiğine sahip İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçişte, olası kaza durumundaki acil durum planı ve sorumluluk konusu raporda yer almıyor.
Atıkların bertaraf edilmesi şu anda mevcut olmayan bir mevzuata dayandırılıyor
“Kullanılmış yakıtın ve radyoaktif atıkların saha dışı yönetimi (depolama, yeniden işleme ve bertaraf işlemleri) mevcut Türkiye Cumhuriyeti Mevzuatı ve ilgili faaliyetlerin yürütüleceği zaman yürürlükte olacak mevzuat çerçevesinde ger- çekleştirilecektir” deniliyor. Hayati önem taşıyan bir konunun, kabul edileceği varsayılan, şu an içeriği belli olmayan bir mevzuata göre düzenlenecek olması hukuka aykırıdır.
Kullanılacak reaktör TAEK Mevzuatı’na ters düşüyor, “Sı- nanmışlık” maddesi hâlâ ihlal ediliyor
Akkuyu’ya yapılacak nükleer santral için VVER-1200 modeli reaktörün kullanılması planlanıyor. Sadece Rusya’da prototip düzeyinde inşasına bu yıl başlanan VVER-1200 reaktörünün, Akkuyu’daki nükleer santral projesinde kullanılması, TAEK’in kriterlerine göre, nükleer güç santralinin güncel ve kanıtlanmış teknolojik yenilikleri kapsaması gerekliliğine karşı düşüyor
Acil koruyucu eylem planında eksiklikler bulunuyor
Acil koruyucu eylem planlama bölgesinin hangi kriterlere göre 5,4 km. yarıçaplı alan olarak belirlendiği belirtilmiyor. Bir nükleer kaza durumunda çok daha geniş bölgelerin etkilendiği bilinmesine rağmen, 5,4 km. belirlenmesinin ardındaki bilimsel gerekçeler raporda açıklanmıyor.
İklim değişikliğine ve deniz ekosistemine olumsuz etkilerine yer verilmiyor
Santralin 4 ünitesinin yılda toplam 17.000 kiloton CO2 salınımını engelleyeceği belirtiliyor. Buradaki hesaplamalarda yalnızca elektrik üretiminden kaynaklanan sera gazı verileri temel alınıyor. Ancak, projenin inşaatı aşamasındaki ulaşım, çimento, yok edilen yutak alanlar (kesilecek ağaçlar vb.) gibi faktörlerden kaynaklanan sera gazı salınımlarının hesaplanmamış oldu- ğu ve projenin toplam sera gazı salımı ile engelleyeceği sera gazı salımı arasındaki fayda analizinin yapılmadığı görülüyor.
Raporda, nükleer santralde kullanılacak olan suyun büyük kısmının denizden çekileceği ve santralde kullanıldıktan sonra azami 10C artışla tekrar denize verileceği belirtiliyor. Ancak, deniz suyundaki 1oC’lik sıcaklık artışının deniz ekosistemindeki hangi türleri ve nasıl etkileyeceği raporda açıklanmıyor. Ayrıca, Akdeniz’den çekilen suyun desalinizasyon ve demineralizasyon işlemlerinden sonra tesiste işletme, içme ve kullanım suyu olarak kullanılacağı belirtiliyor. Fakat raporda desalinizasyon tesisleri için kullanılacak suyun, denizden hangi yöntemle alınacağı, su alımı esnasında deniz canlılarının (büyük, küçük balıklar, foklar, istiridyeler, ıstakoz gibi kabuklu deniz canlıları, yavru balıklar, larvalar ile diğer organizmalar) nasıl etkileneceği ile planlanan önlemler belirtilmiyor. Desalinizasyon ve demineralizasyon işlemleri esnasında hangi kimyasal maddelerin kullanılacağı raporda belirtilmesine rağmen, bunların nasıl bertaraf edileceğinden bahsedilmiyor. Akkuyu’nun 1976 yılında yer seçimi sırasında, 25 yıl önceki teknolojik olanaklara ve bilgilere göre etütleri yapılarak onaylanan yer lisansının, geçerliliği sorgulanmalıdır. Santralin yapılacağı sahanın, şev hareketlenmelerine ve heyelanlara açık bir saha olmasının yanı sıra bugün Ortadoğu’daki çatışma ortamı göz önünde bulundurulmalıdır. Yapılacak nükleer santralin yeri kaza, patlama ve saldırıya açık bir konumdadır. TEMA Vakfı yaptığı tüm tespit ve de- ğerlendirmeler ışığında “nükleere hayır” diyor, bu büyük yanlıştan geri dönülmesi için çağrıda bulunuyor. Ayrıca, TEMA Vakfı, Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santrali engellemek ve yapımını durdurmak için dava açtı.
Greenpeace’in, İDK toplantısında ÇED raporuna itiraz gerekçeleri ise şu şekilde sıralanıyor:
Sorumluluk kime ait belli değil
Nükleer kaza halinde ortaya çıkacak zararın sorumlusunun kim olacağı sorusuna cevap verilmiyor. Bu konu Türkiye’deki mevcut hukuki mevzuatta da belirsiz. Tüm hukuki sorumluluğun adresi olarak gösterilen Akkuyu NGS şirketinin, sermayesi ile sınırlı bir şirket olması nedeni ile Akkuyu’da gerçekleş- mesi muhtemel bir kaza sonrası, şirketin hukuki sorumluluğu üzerine alma kabiliyeti yok. Nükleer enerji alanında olası bir kaza halinde ortaya çıkması muhtemel zarar kalemleri, sigorta mantığına göre “sigorta edilebilir zarar” değil.
Denenmemiş bir reaktör
Henüz dünyada denenmemiş bir reaktör tipi kullanılacak ve rapor da buna dayalı tahminlerle yazılmış durumda.
Atıklar ile ilgili olan bölüm gizliliğini koruyor
Atıkların Boğazlar yoluyla Rusya’ya gönderilmesi durumunda oluşabilecek riskler raporda belirtilmiyor. Atıkların Türkiye’de depolanması durumunda karşılaşılabilecek riskler ve bunlara dair önlemlere ise yer verilmiyor. ÇED’de defalarca gerektiği takdirde atıkların burada depolanacağı kapasitenin olduğu belirtiliyor. TAEK’in etkisizleştirildiği bu süreçte, nasıl bir denetim mekanizması işletileceği açık değil.
Nükleer değil temiz enerji
Güvenlik şartları ile ilgili bilgiler sınırlı
Türkiye’de uygulanacak ulusal güvenlik şartları ve bunların nasıl uygulanacağına dair bilgiler yetersiz. Raporda Avrupa standartlarına uyulacağı söyleniyor, oysa ki EUR (European Utility Requirements) standartları güvenlik standartları değil; şirketler ve toplumun daha iyi anlaması için tasarım, inşaat ve operasyon adına gerekli şartları oluşturmak için bazı genel güvenlik şartları içeriyor.
Acil durum planı sadece 5 km çapını kapsıyor
Oysa bir kaza olması durumunda Türkiye’nin tamamı ve komşu ülkeler de radyasyondan etkilenecek.
Fukuşima’dan alınan dersler entegre edilmemiş
Sismik araştırmalar, sel ve tsunami gibi etkilerin ise inşaat lisansı ile birlikte değerlendirilecek olması, Fukuşima kazasından sonra alınan derslerin Akkuyu ÇED raporuna yeterince entegre edilmediğinin bir göstergesi.
“Nükleere karşı temiz enerji” diyorsan harekete geç!
250.000 kişinin imza verdiği nükleer karşıtı kampanya benikurtar.org ardesinde devam ediyor. Sen de bugün milyonlarca canlıyı tehlikeye atan nükleer kumarına karşı harekete geç.