Prof.Dr. Orhan Kural kural@itu.edu.tr
Kürk ve hayvan postunu giyen ve ya boynuna takan herkese lütfen şu soruyu sorun. Bu masum hayvanların siz kürk satın aldığınız veya kullandığınız oranda canlı canlı öldürülmeye davet edileceklerini biliyor musunuz? Dünyanın her yerinde kürkler, bir yolla sersemletilerek hayvan daha canlı iken çıkartılıyor. Kürk sahiplerinden kendilerini savunmak için gelecek cevabı gayet iyi biliyorum.’’Ben bunu eskiden aldım ya da hediye geldi.‘’ diyecekler. Eyy kadın! Şimdi gerçeği biliyorsun, o kürkünü artık kullanma, parçala ve hayvan bakım merkezlerine ver, kedi ile köpek yavruları ona sarılsın. Bari bir işe yarasın.
Gelelim yapay kürklere, onları da kullanmayın, bazıları “hakiki mi, değil mi” Pek anlaşılmıyor, dolayısıyla kürk kullanımını özendiriyorsunuz. Çok yıllar önce Ajda Pekkan ‘’Yaşam ve Hayvan Hakları” başlıklı panele 4 Ekimde konuşmacı sıfatı ile tilki yaka kürkü ile gelmişti. (bende o fotoğrafı hala duruyor.) Bizde güya “hayvan dostu” bu sanatçıyı çok sevdiğim, aynı zamanda vejetaryen olan Mevlana’nın iki güzel sözünü hatırlatıp, geri göndermiştik. ‘’Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol’’. Hele ikincisi bence tam Ajda Pekkan’ın düştüğü durumu anlatıyordu, ‘’Öyle insanlar gördüm ki üzerinde giysi yok, öyle giysiler gördüm ki içinde insan yok.’’ Pet dükkanından satın aldığı İran kedileri dışında ekoloji ile hiçbir ilgisi olmayan bu hanım için, bir gencimiz şöyle bir tweet atmış, “hangi estetik doktoru ameliyat sırasında Ajda Pekkan’ın beynini almışsa lütfen iade etsin.”
Bakın İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonundan Avukat Deniz Tavşanal Kalafatoğlu alışverişte kürkün tekrar moda olması üzerinde Hürriyet’te Güzin Abla köşesine, gönderdiği yazıyı sizlerle paylaşıyorum: “Her yıl maalesef milyonlarca hayvan, kürkü için öldürülmekte. Bu kürkler sadece vahşi hayvanlardan elde edilmez. Kürkü için öldürülen kedi ve köpeğin sayısı, yılda iki milyondan fazla. Kır kurdu, vaşak, kunduz, su samuru, tilki, mink yani vizon, rakun, tavşan, astragan, çinçilla, fok, sincap, kürkü için öldürülen hayvanların başında yer alıyor. Kürk endüstrisi kurbanı bu hayvanlar, besin almadan ve hatta su bile verilmeden çok pis koşullarda, kafeslerde üst üste istiflenerek yaşatılır; her tür kötü uygulamaya maruz bırakılır ve itlaf zamanı gelene kadar kasten güçsüz hale getirilir. Gelelim ava; hayvanların kürküne zarar gelmemesi için ayak ve ağız kapanları kullanılır. Kedi, köpek ve hayvanlar da özellikle Çin, Kuzey Çin ve Doğu Asya da kürk çiftliklerinde üretilir. Ya da çeşitli yollardan toplanarak belirli merkezlere getirilir. Kedi, köpek kürkü ucuza mal olduğu için ucuz eşya satan mağazalarda, aksesuarlarda kullanılmaktadır. Çiftliklerdeki hayvanlar, buralarda en kötü koşullarda barındırılır ve yine en ucuz yani eziyetli şekillerde öldürülür. Hastalanan hayvanlar ölüme terk edilir. Böylece kurtulmuş olurlar. Zaten hayvanları, bu feci sürecin sonunda, vahşi bir ölüm beklemektedir. Ölüm şekilleri işkenceden farksızdır. Hayvanlar egzoz gazıyla zehirlenir. Gazdan bayılan hayvanları çoğu kürklerinin yüzülmesi esnasında bilinçlerini kaybetmezler. Daha büyük hayvanlar ise anüslerinden içeri sokulan bir çubuk aracılığıyla elektrik verilerek öldürülür. Bir diğer teknik ise kasları çalışmaz hale getirilip solunumu durduran, bu sırada dayanılmaz ağrılı kramplara sebep olan strikninle öldürmedir. Bunun haricinde, basınç odaları, boyun kırma, başlarını sert zemine çarpma, metal çubuklarla dövme diğer öldürme yollarıdır.
Neticede,hangi metot kullanılırsa kullanılsın,bu hayvanların kürkleri,üzerinden canlı iken yüzülür, hayvanlar tarif edilemeyecek acılar içinde saatlerce kıvranarak can verir. Bu bilgiler, beni kendi insanlığımdan bile utandırıyor. Sözde şık görünmek, için hangi insan evladı, başka bir canlının bu kadar acı çekmesi ile elde edilen kürkü giyer ve bütün bunlara aldırmaz görünür? Ayrıca; İslamiyet’e göre de; kürkü için vahşice, işkence ile hayvan öldürmek, kürkünü canlıyken yüzmek, zulümdür, “haram” sayılır.” Ne zaman bir açılışta, bir galada, ve ya Beyoğlu ile Osmanbey’in sokaklarında kürk giyen bir kadın görsem, hemen peşinden koşup daima sırt çantada taşıdığım ve konferanslarımda herkesi ağlatan, izleyicilerin çoğunun gözlerini kapatmak zorunda kaldıkları “Rakunlardan Kürk Yapımını” gösteren CD’yi kendisine verip, “lütfen hanımefendi şunu bir seyredin” derim.
Eskiden iftiharla kürkle dolaşan kadın ile erkeklere, gerçekleri daha uzun uzun anlatmaya çalışırdım, ama bu sohbet bazen kavgaya kadar giderdi. Bu münakaşa sırasında klasik sözcükler ağızlardan dökülür: “Git işine, sen et yemiyor musun; ya ayakkabın? “Bu kürk zaten sahte, eskiden almıştım ne yapayım yani” veya “üşüyorum, evladım” gibi yanıtlar alıyordum. Burası kutup bölgesi değil ki, kumaş palto yeterli değil mi be kadın! Bir türün diğer tür üzerinde egemenlik kurmasının çok yanlış olduğu gerçeğini sık sık gündeme gelmesine önderlik eden Brigitte Bardot’a, Apaçi Metin’e, Panter Emel’e (Emel Yıldız) Pamela Anderson’a ve diğer hakiki hayvan dostlarına teşekkür borçluyuz. Ben anneme ait astragan kürkü dernek toplantımızda kendi ellerimle parçaladım. Halen ısrarla kürk giyen gösteriş budalası sosyete kadınlarını, Derin Mermerci’yi, Oya Başaran’ı, Ajda Pekkan’ı sırtına taktığı tavşan kürk ile gittikçe çirkinleşen, daha sonra çevreci görünmeye çalışan Tarkan’ı, onlarca kürkü ile iftihar eden ve şımardıkça şımaran Bülent Ersoy’u ve nasıl olsa artık ölmüş diyebilen Nebahat Çehre’yi kınıyorum. Bakarsınız bir gün o masum hayvancıkların çektiği acıyı siz de tadarsınız. Unutmayın, Allahın yarattığı her can kıymetlidir. Her satın aldığınız kürkü giydiğinizde bu hayvanların canlı canlı derilerinin soyulmasına neden olup onların bedduasını alıyorsunuz.
Veg&Nature Dergisi yaz sayısında yayınlanmıştır.