Bugün ve gelecek kuşaklar için gezegenin sağlığını düşünen ve sorumluluk duyan herkesin bu soruyu cevaplaması gerekiyor: Arılar yok olursa…? Bal arıları tüm dünya üzerindeki tozlaşma faaliyetlerinin %80’inden sorumlu. Dünyadaki çiçek açan bitki türlerinin yaklaşık %90’ının tozlaşabilmesi için böceklere ve diğer tozlaştırıcı hayvanlara ihtiyacı var. Tek bir arı kolonisi bile bir günde yaklaşık 300 milyon çiçekte tozlaşma gerçekleştirebiliyor. Yediğimiz meyve ve sebzelerin çoğunun içinde bal arıları veya yaban arıları tarafından taşınmış önemli polenler vardır. Küresel gıda arzının% 90’ını sağlayan 100 bitki türünden, 71’i arı tozlaşmasıyla elde edilmektedir. Ancak, şimdiye kadar yapılan en kapsamlı uzman değerlendirmesine göre, Avrupa’nın doğal yaban arılarının neredeyse 10’da1’i yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Birçok bitkinin tarımsal üretimi için gerekli olan doğal tozlaştırıcıların hayatı ve geleceği büyük tehlike altında. Geçtiğimiz son birkaç yıldır medyada sıkça karşımıza çıkan Koloni Çöküş Bozukluğu/Sendromu’nu (CCD) çoğunuz duymuşsunuzdur. Özellikle 2006 yılından beri kendini hissettiren bu sendrom, kolonilerdeki işçi arıların, kraliçe arıyı ve bal peteği gözlerinde büyümeyi bekleyen larvaları arkalarında bırakarak, polen toplamak üzere kovandan ayrılıp bir daha geri dönmemeleri şeklinde tanımlanıyor. Uluslararası Doğa Koruma Birliği tarafından hazırlanan Avrupa Kırmızı Listesi’ne göre, 2.000’e yakın türün % 9.2’sinin nesli tehlike altında bulunuyor. Yakın gelecekte % 5’lik ek bir tehdit olması muhtemel. Söz konusu tehditlerin, yoğun çiftçilik, habitat kaybı, pestisit kullanımı, kentsel gelişim, kuraklık, hava kirliliği, küresel ısınma ve benzeri çeşitli faktörlere bağlı olduğunu biliyoruz ve bu nedenlerden en önemli ikisinin -tarım ilaçları ve habitat kaybı- direkt “insan kaynaklı” olduğunu da. (Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır.) Uzmanlar, arı ölümlerinin en büyük nedeni olarak tarım ilaçlarını gösteriyorlar. Özellikle neonikotinoid böcek öldürücüler arıların ölümündeki en önemli unsur olarak öne çıkıyor. Araştırmalar neonicotinoids olarak bilinen ve böceklerin sinirlerini felç ederek onları öldüren bitki koruma ilacına yoğunlaşıyor. Bu pestisit sadece hedeflenen zararlı böceklere değil, doğal tozlaştırıcılara da zarar veriyor. Avrupalı bilim insanlarına göre, çiçek toplamak için kovanlarından ayrılan arıları, baz istasyonlarının yaydığı sinyaller yanılttığı için bir daha yuvalarına dönemiyor ve bu durum toplu ölümlerine neden oluyor. Bazı araştırmacılar ise, toplu arı ölümlerinden iklim değişikliği ve virüslerin etkili olduğunu belirledi. Amerikalı araştırmacılar ise bal arılarının kovanlarını terk etmelerine, yollarını şaşırmalarına ve sonunda ölmelerine yol açan bir sinek paraziti tespit ettiklerini açıkladı. Ayrıca genetiği değiştirilmiş ürünler, antibiyotiklerle baskı altında tutulmaya çalışılan arı hastalıkları ve mutasyona uğrayan ana arılardan kaynaklanan nedenlerde teorilerden bazıları.
PLUS ONE’da yayınlanan ve Maryland Üniversitesi bilim insanları ile ABD Tarım Bakanlığının ortaklaşa yaptığı araştırmada, arıların beslendikleri polenlerde dokuz farklı pestisit ve fungisit bulunurken, örnek bir polende yirmi bir farklı çeşit ölümcül kimyasal bulundu. Fungisitlerin arılara zararsız olduğu kanısını çürüten bu araştırma, aslında yine fungisitlerin koloni çöküş sendromunun ana sebeplerinden biri olduğunu ortaya koydu. (Fungusit (en. fungicide), mantar ve mantar sporlarının öldürülmesinde ve kontrol altına alınmasında kullanılan kimyasallara verilen genel isimdir.)
IUCN Küresel Türler Programı’ndan Jean-Christophe Vie “Arılar bitkilerimizin tozlaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Türlerin kaybındaki düşüşü tersine çevirmek için, daha ileri araştırmalarla mümkün olan en iyi önerileri sağlamak adına acilen bu işe yatırım yapmamız gereklidir” diyor.
Yapılan değerlendirmeler bir dizi tavsiye içeriyor:
1- Yaygın ve nadir türlerin, daha iyi izlenmesi ve değerlendirilmesi,
2- Arıları destekleyen habitatlar için daha fazla koruma,
3- Yayılabilir hastalıklar için arıların yönetilmesi
4- Çiftçilere arılar için habitatlar sağlamak adına uzun vadeli teşvikler vermek
Çalışmalara ait bulguları yorumlayan, Londra Üniversitesi Royal Holloway Biyoloji Bilimi Okulu’ndan Prof.Mark Brown, “Arı nüfusumuzda oldukça fazla düşüş olmuştur veya neslinin tükenme riski vardır. Ve bununla başa çıkmak için, peyzaj anlayışımızı değiştirmemiz gerekir” diyor. “Arıların sürdürülebilir tarımın nasıl geliştirilmesi konusuna dahil edilmesi gerekir.” Sussex Üniversitesi Biyoloji Profesörü Dave Goulson’a göre ise, “gösteriyor rapor aslında bir süredir de bilinen şu gerçeğin altını çiziyor: Bazı türlerin zaten neslinin tükenmiş olması ve kalanların da muhtemelen yakın gelecekte unutulup aynı sonu yaşayacak olması sebebiyle, arıların başı dertte.” Bilim adamları Avrupa’daki bir araştırma projesinde, tozlaşma sorunlarını belirleyip, bu duruma çare arıyorlar. Çözüm yollarından biri de, tarım ürünleri yetiştirilen tarlaların yakınlarındaki büyük alanlara farklı çiçekler ekip, tozlaşmayı sağlayan arıları bu alanlara çekmek ve onların farklı türler üretmesini sağlamak. Tozlayıcı nüfuslarının artırılmasının, yaban hayatı, kırsal alan ve gıda üreticilerinin karşılaşacağı tahribatın durdurulmasında fayda sağlayacağı düşünülüyor. Atom fizikçisi Albert Einstein “Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece dört yıl ömrü kalır; arı olmazsa döllenme, bitki, hayvan ve insan olmaz” sözleriyle aslında, bitki tozlaşmasının mimarı bu eşsiz böceklerin ortadan kaybolmasıyla, insanoğlunun besin zincirinin de ekolojinin de önemli bir sekteye uğrayacağını anlatmaya çalışmıştı. Böylesine önemli türün doğadan yok olacak olmasının yaratacağı domino etkisini belki de hiçbirimiz henüz tahmin bile edemiyoruz.
TOZLAŞMANIN FAYDALARI: Reading Üniversitesi’nden Biyolog Duncan Coston,: ‘‘Kakao bitkisini tozlaştıran mazı sineği adında bir böcek var. Bu böcek olmasaydı çikolata yiyemezdik. Kahve bitkisini tozlaştıran birkaç tane arı türü var. Bu arılar olmasaydı kahve de içemezdik. Pamuğun da yine aynı şekilde büyüyebilmesi için bazı böceklere ihtiyacı var. Eğer bu böcekler olmasaydı bu saydığımız ürünlerin büyümesi büyük oranda azalır ve bunun bize maliyetini tahmin bile edemezdik.’‘ diyor. Tozlaşmayı sağlayan canlıların azalması hasat oranına, yabani bitkilerde artış görülmesine ve yediğimiz gıdalara olumsuz bir etki yapıyor. Ortada çok vahim bir tablo var. Tozlaşmayı sağlayan arılar bütün ekosistemin koruyucusu durumunda ve doğanın gelişimi daha çok onlara bağlı… Ekonomik boyuta gelince ise, bal arıları ayrıca tozlaşma neticesinde yıllık 30 milyar dolarlık bir katkıdan sorumlu. Arılar olmadan tozlaşma olmaz, tozlaşma olmazsa beslenmemizin yapıtaşları meyve-sebzeler ve tohumlar olmaz, bir kısmı ise bugün bildiğimiz türde/tatta ve besleyicilikte olmaz. İşte size arılar olmazsa olmayacak meyve ve sebzelerden bazıları: Elma, Badem, Yaban mersini, Kiraz, Avokado, Salatalık, Soğan, Greyfurt, Turuncu, Bal Kabağı, Karpuz, Şeftali, Armut, Erik… Sorunun kaynağında birden fazla teorinin varlığı, bugün içinde bulunulan durumu da tek çözümlü bir sorun olmaktan çıkarıyor. Birçok konuda tedbir almalı, düzenlemeye gidilmeli. Belki de çözüm, kaseti geri sardığımızda alacağımız görüntüdür.
İşte bazı öneriler;
Tarımda gelişigüzel pestisit/tarım ilaçları kullanımı sonucu arılar ve diğer tozlaştırıcı böcekler zarar görmektedir. Zehirli tarım ilaçları yasaklanmalı.
Yerel tarım, ekolojik tarım yapan köylüler ve organik tarım desteklenmeli.
Yaban hayatı korunmalı.
Arıların habitat kaybı ikame edilmeli.
Tozlayıcı-dostu ve polen zengini bitkiler/çiçeklerin (Kırmızı yonca, yüksük otu, melisa gibi ) ekimine hız verilmeli.
“Yaşam kalitemiz, geleceğimiz, doğanın bize bedava sunduğu birçok mal ve hizmete bağlıdır” diyor AB Çevre, Denizcilik ve Balıkçılık Komiseri, Karmenu Vella.
“Elimizde yaban arılarının düşüşündeki doğru adres yoksa ve bunu durdurmak için acilen harekete geçemezsek, gerçekten çok ağır bir bedel ödemek zorunda kalabiliriz.”
Araştırmacılar, tozlaşmayı sağlayan böceklerin azalmasını, tersine çevirmenin mümkün olduğunu söylüyor. Zaman kaybetmeden bu işi sonuçlandırmak gerekli.
Yarın daha kötü sürprizlerle karşılaşmadan ve henüz dönülebilir noktadayken, sürdürülebilir bir dünya için bu olumsuz gidişe elbirliği ile dur demek gerekiyor.
Kaynak: step-project.net, euronews,bbc,dailym eal,cnn,tarımtv,tübitak,yeşilist,greenpeace,dün ya, usda,vikipedia